Hoşbeş

bir zeval düşkünü olarak biliniz beni!
beni hanenize bağlayıp asın: yeri geldiğinde çarpılayıp kapımı, dilime nüktedan bir hüzme basın!



11 Kasım 2011 Cuma

Gelgelelim

lafı dolandırmadan söylemeliyim; ne kadar da çok oldun sen, ne kadar da senden olanlardan daha çoksun!
böyle iki-üç pazarlık kelimesi daha ardı ardına sıralayabilirsem eğer, aslında güzellenmeyen şairlerin bütün sırlarını açığa vurabilirim; deşebilirim yüreğindeki korkuyu bir alçağın, yahut bir hainin aklındaki bütün planları ulu ortaya saçabilirim.

bunu yapabilirim gibiyse de ilk başta, tarafım yoktur benim ve yaşam, en çok tarafsız olanlara değil tarafı olmayanlara acımasız davranmaktadır.

hal böyle ağam, hal böyle koyundaşım: yıkık bir köy evi terk edilmişliğinde, acınası bir çığlık halinde ve kimselerin dokunmaya zahmet buyurmadığı bir alemde kendiliğimden çokça kimselerleyim.
böyledir ağam ve koyundaşım: birbirimize sarılıp ana koyun ve çırıl çıplak bütün beklentilerden olduğumuz günler ne kadar da ileride ve geride, geride değil midir hepimizin en güzel günleri?

günler güzeldi, kimselerin olmadığı kalabalıkların içinde sen bir taraf, ben bir yansız yani tek yanlı olarak ağam, yüzsüz değil(d)im biliyorsun! ben tek yüzlüyüm, tek yüzgeçli. benden ancak bir ben çıkarabildim ağam, ancak bana yetecek kadar ben, yani ancak beni yapılandırabilecek kavilikte bir ben...

şimdi, kendi ağırlığımca düşüncelerin tam ortasında, arlanmaz bir soytarıymışçasına yani, yüreksiz pazarlıklara giriştiğim doğru ve yeminle diyorum ki, ben hain değilim bu halimle ve yüreğimde korku yokmuşçasına pazarlıyorum ne varsa elimde avucumda!

bil ki yine de ; söz verdim kimselere, söylemem...söylemem çok kimselere koyundaşım, demem ha konuşmadığımı:

-ki ben konuşmadım, konuşmadım ağam ve koyundaşım: konuşmadığımdan huzursuz, konuştuklarımdan uzakta bilinesi umutsuzum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder